Dosya

Kozmik Korku Nedir? Kökeni, Edebiyat ve Sinemada Kozmik Korku Örnekleri

İnsan bilmediği şeyden korkar. Ancak bir o kadar da meraklıdır. Mutlaka merağına yenik düşer ve genelde anlamın yitirilmesiyle karşı karşıya kalır. Ne demek istediğimi korkunun başka bir türü olan doğaüstü korkudan örnek vererek açıklayayım. İzlediğiniz bir filmdeki korkunç varlığın gözükmediği ve bilinmez kaldığı kısımlarda seyircilerin daha çok korktuğu, kötücül ile ilk karşılaşma anından sonra korkumetrenin geriye doğru sarmaya başladığı gözlemlenmiş. Hatta bir çok denek ilk karşılaşmanın ardından ilgisini tamamen kaybedip izlemeye devam dahi etmemiş. Ortalama 2 saatlik bir filmde gördüğünüz şeyin beklediğiniz, tahmin ettiğiniz gibi çıkmaması ve teorilerinizin tutmaması küçük bir hayal kırıklığı olarak tolere edilebilir. Ancak binlerce yıllık insanlık tarihinin günümüze kadar gelen öğretileri bir anda yerle bir olursa nihilizm pençesine düşmemiz işten bile olmaz.   

Kozmik Korku Nedir

Kozmos kelimesi ”kosmo” kökünden türetilmiştir. Kosmo, her şeyi kapsayan anlamına gelir. Kozmos sözcüğü de milyarlarca yıldızı, gezegeni ve galaksiyi kapsayan kainat demektir. Yani oyun büyük hem de çok büyük. Bu kadar büyük bir kozmozun içerisinde yarın için yaptığın tüm hazırlığın boşa olduğunu görmek mutlak bir delilikle sonuçlanacaktır. 

İnsan küçük ve önemsiz mi, yoksa büyük ve önemli mi? Küçük ve önemli olacağı gibi büyük ve önemsiz de olabilir. Bu durumda büyük ve küçük,  önemli ve önemsiz de olabilir. İhtimaller bir yana ben bunlara kafa yormuş ve nihai olmasada bir sonuca ulaşmış biri olarak küçük ve önemsiz olduğumuz ancak bu durumun da aslında büyük bir avantaj, harika bir lütuf olduğu kanısındayım. Gel gelelim bu benim düşüncem. Katılıp katılmamak herkesin kendi bileceği iş. 

Kasıtlı olarak böyle bir giriş yaptım çünkü ele alacağımız kozmik korku meselesi tam olarak hayata karşı büründüğümüz roller, anlam arayışları ve kafa karışıklıklarımızla ilgili. Uzun lafın kısası: İnsanlık tarihini, anlam arayışının tarihi yani yukarıda saydığım ihtimallere cevap aramanın tarihi olarak düşünürsek. Cevabı bulmak gibi korkunç bir hata yapmaya kozmik korku deriz.

Kozmik Korku Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Kozmik korkunun kökenleri Gotik edebiyat ve Viktorya dönemi korku hikayelerine dayanır. 18. ve 19. yüzyıllarda, Gotik edebiyat doğaüstü unsurlar, eski yapılar ve karanlık atmosferlerle dolu hikayeler yazarak insanın bilinmeyen karşısındaki korkularını ele almıştır. Mary Shelley, Bram Stoker ve Edgar Allan Poe gibi yazarlar, insan zihninin derinliklerinde yatan dehşeti keşfetmiş ve bu temaları eserlerinde işlemişlerdir.

Kozmik korkunun asıl gelişimi ve tanımlanması, 1920’ler ve 1930’larda Howard Phillips Lovecraft ile başlamıştır. Lovecraft, insanın evrendeki yerinin küçük ve önemsiz olduğunu vurgulayan hikayeler yazmış ve her ne kadar böyle bahsetmese de “Cthulhu Mitosu” olarak bilinen kendi evrenini yaratmıştır. Lovecraft’ın eserlerinde, evrenin soğuk ve kayıtsız doğası, bilinmeyen ve anlaşılmaz güçler sıkça işlenir. Lovecraft, bu güçlerin insan zihninin kavrayamayacağı kadar karmaşık olduğunu ve bu gerçeklerin insanları deliliğe sürükleyebileceğini vurgular.

Öyle ki Lovecraft’ın yazdığı en önemli karakterlerden olan Abdül Alhazred’in yazdığı Necronomicon kitabının bir kaç sayfasını görmek bile sade vatandaşın aklını oynatmasına yetecektir.

Yazarlar ve Eserler

“Cthulhu Mitosu”, Lovecraft’ın en bilinen ve etkili eserlerinden biridir. Bu mitos, eski ve güçlü varlıkların dünyayı ve insanlığı nasıl etkilediğini anlatır. Lovecraft’ın yaratmış olduğu bu mitos, kozmik korkunun en belirgin örneği olarak kabul edilir ve modern kozmik korku hikayelerinin temellerini oluşturur.

Kozmik korkunun temel öğeleri, insanlığın evrendeki önemsizliği, bilinmeyen ve anlaşılmaz güçler, delirme ve anlaşılmazlık temalarıdır. Bu öğeler, Lovecraft’ın eserlerinde sıkça vurgulanmış ve kozmik korkunun tanımlayıcı özellikleri haline gelmiştir. Lovecraft’ın ardından gelen yazarlar ve sanatçılar, bu temaları işlerken onun etkisini devam ettirmiştir.

Çağdaş yazarlar ve medya, Lovecraft’ın kozmik korku anlayışını benimseyerek kendi eserlerini yaratmışlardır. Kozmik korku temaları, film, televizyon, oyun ve çizgi roman gibi çeşitli alanlarda işlenmiş ve popüler kültürde önemli bir yer edinmiştir. Özellikle korku ve bilimkurgu türlerinde, Lovecraft’ın etkisi hissedilmektedir. Hatta Necronomicon’un gerçek olduğuna dair bir çok şehir efsanesi vardır. Koca koca insanların ciddi ciddi Necronomicon tartıştığına denk gelebilirsiniz. Daha da ileriye götürüp British Museum’da kitabı gördüğünü iddia edenler bile vardır.

Kozmik korku, modern edebiyatta ve popüler kültürde derin izler bırakmıştır. İnsanlığın evrendeki yerini sorgulamasını sağlayan bu tür, bilinmeyen karşısında dehşete düşüren ve insanın kozmik ölçekteki önemsizliğini vurgulayan hikayelerle okuyucuları ve izleyicileri etkilemeye devam etmektedir. Lovecraft’ın mirası, kozmik korkunun temel taşı olarak, edebiyat ve diğer sanat formlarında yaşamaya devam ediyor.

Tabii kozmik korku H. P. Lovecraft’tan ibaret değil. Algernon Blackwood’un Söğütler ve Vendigo ve Ağaçların Sevdiği Adam eserlerini de bu türe dahil edebiliriz. Lovecraft öykülerinden farkı insanın doğa karşısındaki acizliğini ve doğanın bilinmeyen güçleri karşısındaki korkusunu anlatır. Blackwood’un doğa tasvirleri, okuyucuyu derin bir bilinmezliğin içine çeker ve insanın doğa karşısındaki küçüklüğünü vurgular. 

Bir diğer sevdiğim yazar ise Arthur Machen. Machen, kozmik korkunun bir diğer büyük ismidir. Yüce Tanrı Pan ve Beyaz İnsanlar türün en önemli eserlerindendir. İnsanın bilinmeyenle karşılaşmasının getirdiği dehşeti ve bu karşılaşmaların insan zihninde yarattığı korkuyu işler. Lovecraft’ı da derinden etkilemiş ve kozmik korkunun temel taşlarından biri olmuştur. 

Yukarıda saydıklarım dışında kalan sevdiğim eserleri de kısaca paylaşmak isterim: 

Innsmouth Üzerindeki Gölge (The Shadow over Innsmouth) – H.P. Lovecraft

“İnnsmouth Üzerindeki Gölge”, Lovecraft’ın en ürkütücü ve atmosferik hikayelerinden biridir. Hikaye, gizemli ve izole bir kasaba olan Innsmouth’ta yaşanan garip olayları araştıran bir adamın başına gelenleri anlatır. Kasabanın sırlarını keşfettikçe, okyanusun derinliklerinde saklanan dehşet verici gerçeklerle yüzleşir. Lovecraft, bu hikayede insanın bilinmeyene duyduğu korku, açlıkla sınanan insanın inançlarını yemesi ve toplumun ötekilere karşı olan tavrını ustalıkla işler. Okuyucuyu derin bir tedirginlik içinde bırakır.

Lovecraft’In aynı isimli hikayesi temel alınarak çekilmiş, Joseph Kwong’un yönettiği kısa animasyon filmi.  

Kara Tom’un Türküsü (The Ballad of Black Tom) – Victor LaValle

Victor LaValle’in “Kara Tom’un Türküsü”, H.P. Lovecraft’ın “Red Hook’taki Dehşet” hikayesine modern bir yorum getiriyor. LaValle, 1920’ler Harlem’inde yaşayan ve geçimini küçük hırsızlıklarla sağlayan Charles Thomas Tester’ın hikayesini anlatıyor. Tester, istemeden kendisini kozmik dehşetlerin ve kadim güçlerin ortasında bulur. LaValle, Lovecraft’ın eserlerindeki ırkçı temalara eleştirel bir bakış sunarken, kozmik korkunun modern ve etkileyici bir yorumunu yapıyor. Roman, hem Lovecraftian mitosun bir parçası hem de sosyal eleştirileriyle dikkat çekiyor. 

Bu yönüyle Matt Ruff’un Lovecraft Country eserine benziyor. Lovecraft Country’nin Misha Green ve Jordan Peele ortaklığında bir dizi uyarlamasının olduğunu da belirteyim. Irkçılık konularında hayli tartışmalı bir noktada duran Lovecraft’ın kişisel meselelerine direkt yazarlarla alakalı yapacağım yazı dizisinde değineceğim o yüzden sadece buraya küçük bir not düşeyim. 

Balıkçı (The Fisherman) – John Langan

John Langan’ın “Balıkçı” adlı eseri, modern kozmik korkunun en güzel örneklerinden biri. Roman, eşlerini kaybettikten sonra balık tutmaya başlayan iki adamın hikayesini anlatıyor. Bu hobileri, onları Catskill Dağları’nda gizemli bir nehre ve oradaki tuhaf olaylara sürüklüyor. Nehrin sırları, sadece balıklarla değil, aynı zamanda kozmik dehşetlerle de dolu. Langan, hikayesinde insanın yas ve kayıp karşısındaki çaresizliğini kozmik korku unsurlarıyla harmanlıyor. Roman, atmosferi ve karakter derinliğiyle öne çıkıyor.

Sinemada Kozmik Korku

Gelelim türün kanayan yarasına. H. P. Lovecraft’ın eserleri pek de güzel uyarlanamamıştır. H. P. Lovecraft Historical Society (H. P. Lovecraft Tarih Derneği) öncülüğünde yapılan The Whisperer in Darkness (2011) ve The Call of Cthulhu (2005) güzel olsa da gişe filmleri değildir. Lovecraft öykülerinin sinemaya aktarılamamasındaki en büyük etken betimlemelerin görsel karşılığının olmamasıdır. Çünkü bahsettiğimiz gibi kozmik korkunun alameti farikası algı sınırlarımızın üzerinde şeye maruz kalmamızdır. Örneğin dünyada hiç varolmayan bir rengi göstermek imkansızdır. Yahut bir insanın görür görmez aklını oynatacağı bir varlık görselleştirebileceğimiz bir şey değildir. Ancak Lovecraft eserlerinin birebir uyarlamalarında aradığımızı bulamasak da becerikli yönetmenler bize muhteşem filmler hediye etmiştir..

En İyi Kozmik Korku Filmleri

The Thing (1982)

John Carpenter’ın yönetmenliğinde ortaya çıkan “The Thing”, kozmik korku türünün belki de en önemli yapıtlarından biridir.

Film, Antarktika’da izole bir araştırma istasyonunda geçen ve bir grup bilim insanının karşılaştığı gizemli ve ölümcül bir varlıkla mücadelesini anlatır. Bu varlık, temas ettiği canlıların şeklini alarak, içlerinde kimin gerçek kimin taklit olduğunu anlaşılmaz hale getirir. Bu durum, karakterler arasında derin bir paranoya ve güvensizlik yaratır. Carpenter, gerilim unsurunu ustaca kullanarak, izleyiciyi sürekli bir belirsizlik ve korku içinde tutar.

“The Thing”, sadece gerilim ve korku öğeleriyle değil, aynı zamanda edebi kökleriyle de dikkat çeker. H.P. Lovecraft’ın “Deliliğin Dağlarında” adlı eserinden esinlenmiştir. Lovecraft’ın yarattığı atmosferi ve kozmik dehşeti sinemaya taşır. Lovecraftian temaların sinemada bu kadar başarılı bir şekilde işlenmesi, Carpenter’ın bu filmiyle mümkün olmuştur.

Kurt Russell’ın başrolde sergilediği etkileyici performans, filmin unutulmaz atmosferi ve dönemin ötesinde olan görsel efektleriyle birleşince, “The Thing” izleyiciyi derin bir kozmik korku deneyimine sürükler. Soğuk savaş dönemi alegorisi olarak da okunabilecek olan bu film, bireyler arasındaki güvensizlik ve paranoyayı ustalıkla işler.

Benzersiz atmosferi, gerilim dolu sahneleri ve Carpenter’ın kendine has yönetmenlik tarzı ile “The Thing”, kozmik korkunun sinemadaki en etkileyici ve kalıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Film, zaman içinde birçok sahnesiyle ikonikleşmiş ve korku sinemasının başyapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir. “The Thing”, sadece gerilim ve korku öğeleriyle değil, aynı zamanda edebi kökleriyle de dikkat çeker. H.P. Lovecraft’ın “Deliliğin Dağlarında” adlı eserinden esinlenmiştir. Lovecraft’ın yarattığı atmosferi ve kozmik dehşeti sinemaya taşır. Lovecraftian temaların sinemada bu kadar başarılı bir şekilde işlenmesi, Carpenter’ın bu filmiyle mümkün olmuştur.

Kurt Russell’ın başrolde sergilediği etkileyici performans, filmin unutulmaz atmosferi ve dönemin ötesinde olan görsel efektleriyle birleşince, “The Thing” izleyiciyi derin bir kozmik korku deneyimine sürükler. Soğuk savaş dönemi alegorisi olarak da okunabilecek olan bu film, bireyler arasındaki güvensizlik ve paranoyayı ustalıkla işler.

Benzersiz atmosferi, gerilim dolu sahneleri ve Carpenter’ın kendine has yönetmenlik tarzı ile “The Thing”, kozmik korkunun sinemadaki en etkileyici ve kalıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor. Film, zaman içinde birçok sahnesiyle ikonikleşmiş ve korku sinemasının başyapıtlarından biri olarak kabul edilmiştir. 

Event Horizon (1997)

Paul W.S. Anderson’ın yönettiği bu bilim kurgu/korku filmi, başlangıçta beklenen ilgiyi göremese de zamanla kült statüsüne erişti. Derin uzayın karanlık ve bilinmeyen köşelerinde kaybolan bir uzay gemisinin yeniden ortaya çıkmasıyla başlayan hikaye, izleyiciyi psikolojik ve kozmik korkunun doruklarına çıkarıyor. Mürettebat, gemide neler olduğunu anlamaya çalışırken, korkunç gerçeklerle ve kozmik dehşetlerle yüzleşmek zorunda kalır. Soğuk ve ürkütücü atmosferi, rahatsız edici sahneleri ve felsefi alt metniyle dikkat çeken Event Horizon, uzay korku türünün en etkileyici örneklerinden biri.

In the Mouth of Madness (1994)

John Carpenter’ın bir diğer başyapıtı olan bu film, Lovecraftian korkunun sinemadaki en güzel yansımalarından biri. Sutter Cane adlı popüler bir korku yazarı kaybolur ve sigorta müfettişi John Trent, onu bulmak için görevlendirilir. Ancak araştırmaları sırasında gerçeklik ile kurgu arasındaki sınırların bulanıklaştığını fark eder. Paranoya ve delilik temalarını işleyen In the Mouth of Madness, izleyiciyi sürekli bir belirsizlik içinde bırakır. Sam Neill’in başarılı performansı ve Carpenter’ın ustaca yönetimi, bu filmi kozmik korku türünün önde gelen eserlerinden biri yapar.

The Color Out of Space (2019)

Richard Stanley’nin yönettiği bu film, H.P. Lovecraft’ın aynı adlı kısa hikayesinden uyarlanmıştır. Gardner ailesi, kırsal bir bölgeye taşındıktan sonra evlerinin yakınına düşen bir meteorla birlikte tuhaf olaylarla karşılaşır. Meteorun getirdiği garip renk, çevreyi ve aile üyelerini etkileyerek dehşet verici dönüşümlerine neden olur. Görsel efektleri, atmosferi ve Nicolas Cage’in unutulmaz performansıyla dikkat çeken The Color Out of Space, Lovecraftian korkunun modern sinemadaki en başarılı uyarlamalarından biridir.

Annihilation (2018)

Alex Garland’ın yönettiği bu film, Jeff VanderMeer’in aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Bir biyolog olan Lena, kaybolan kocasını bulmak için tehlikeli ve gizemli bir bölge olan Area X’e gönüllü olarak katılır. Bölgedeki doğaüstü ve kozmik olaylarla karşılaşan Lena ve ekibi, gerçeklik algılarını ve insanlıklarını sorgulamak zorunda kalır. Görsel olarak büyüleyici ve psikolojik olarak sarsıcı olan Annihilation, kozmik korkunun ve bilim kurgu unsurlarının mükemmel bir birleşimidir. Natalie Portman’ın güçlü performansı ve filmin felsefi derinliği, izleyiciyi uzun süre etkisi altında bırakır.

The Void (2016)

Steven Kostanski ve Jeremy Gillespie tarafından yönetilen bu film, kozmik korkunun modern örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Bir grup insan, terk edilmiş bir hastanede kapana kısılır ve tarikat üyeleriyle birlikte kozmik dehşetlerle yüzleşmek zorunda kalır. Lovecraftian temaların ustaca işlendiği film, insanın zihinsel sınırlarını zorlayan sahneleri ve korkutucu atmosferiyle öne çıkıyor. The Void, görsel efektleri ve klostrofobik ortamıyla, kozmik korkunun sinemadaki en etkileyici örneklerinden biri haline gelmiştir.

En İyi Kozmik Korku Oyunları

Peki kozmik korku sadece edebiyat ve sinemada mı karşımıza çıkıyor? Cevap tabii ki hayır. Zaten cevap evet olsa böyle bir giriş yapmazdım değil mi? Kozmik korku bilgisayar oyunlarının bel kemiği olmaya devam ediyor. Tür gerçekten sayamayacağım kadar oyuna sahip ancak genel kabul görmüşler arasından kendi sevdiklerimi sıralayayım.

Eternal Darkness: Sanity’s Requiem (2002)

“Eternal Darkness: Sanity’s Requiem”, kozmik korku türünün oyun dünyasındaki en başarılı örneklerinden biri. Nintendo GameCube için geliştirilen bu oyun, oyuncuyu yüzyıllar boyunca süren bir savaşın ortasına atar. 12 farklı karakterin gözünden anlatılan hikaye, kadim güçlerin ve antik tanrıların etkisi altında kalmış bir dünyayı keşfetmemizi sağlar. Oyunun en dikkat çekici özelliği, oyuncunun zihinsel sağlığını sürekli olarak tehdit eden “sanity” (akıl sağlığı) mekaniğidir. Gerçekliğin sınırlarını zorlayan bu özellik, oyuncuyu sürekli bir paranoya ve tedirginlik halinde tutar. Bulup oynaması zor ve maalesef kötü yaşlanmış bir oyun ama YouTube videolarına falan bir göz atın derim.

Call of Cthulhu: Dark Corners of the Earth (2005)

Lovecraft’ın eserlerinden esinlenen oyun, oyuncuları araştırmacı Jack Walters’ın Innsmouth kasabasında yaşadığı dehşet verici olayların içine çeker. Oyun, Lovecraft’ın dünyasına son derece sadıktır. Hem hikaye anlatımı hem de oynanış açısından kozmik korkunun temel öğelerini barındıran bu oyun, türün hayranları için bulunmaz nimet.

Amnesia: The Dark Descent (2010)

“Amnesia: The Dark Descent”, korku oyunları arasında adeta bir dönüm noktasıdır. Bilemeyen de yoktur. Frictional Games tarafından geliştirilen bu oyun, Daniel adında hafızasını kaybetmiş bir adamın, karanlık bir kalede dehşet verici sırları keşfetme çabasını anlatır. Oyuncu, Daniel’ın geçmişine dair parçaları birleştirirken, peşindeki korkunç varlıklardan kaçmak zorundadır. Oyunun benzersiz atmosferi, ses tasarımı ve korku dolu anları, oyuncuyu sürekli bir gerilim halinde tutar. Lovecraftian korkunun yoğun bir şekilde hissedildiği Amnesia, korku oyunları türüne yeni bir soluk getirmiş ve birçok oyun için ilham kaynağı olmuştur.

Conarium (2017)

“Conarium”, Lovecraft’ın “At the Mountains of Madness” eserinden esinlenen bir macera oyunudur. Bağımsız Türk yapımcı Zoetrope Interactive tarafından geliştirilen bu oyun, Antarktika’daki bir araştırma üssünde geçiyor. Oyuncu, bir grup bilim insanının, insanın bilinmeyen sınırlarını test eden keşiflerine katılır. Oyun, atmosferi, hikaye anlatımı ve Lovecraftian unsurlarıyla dikkat çeker. Oyuncuya, karanlık ve gizemli bir dünyayı keşfetme fırsatı sunar, aynı zamanda The Thing filminden bir karaktermiş gibi hissetmenizi de sağlar.

Stygian: Reign of the Old Ones (2019)

“Stygian: Reign of the Old Ones”, Lovecraftian mitosun derinliklerine inen bir rol yapma oyunu. Türk geliştirici ekip Cultic Games tarafından yaratılan bu oyun, 1920’ler Arkham’ında geçiyor. Oyuncu, kozmik dehşetlerle yüzleşmek ve kayıp bir arkadaşını bulmak için tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Karakter yaratımı, derin hikaye anlatımı ve sıra tabanlı savaş sistemiyle dikkat çeken Stygian, Lovecraft’ın eserlerine sadık kalırken, oyuncuya unutulmaz bir deneyim sunar. Oyunun atmosferi ve sanat tarzı, korku ve umutsuzluk duygusunu başarıyla yansıtır. Son derece özgün bir oyundur ve benim kişisel favorimdir. Öyle ki tam kapanma dönemlerinde bu oyunu kaldıramadım ve daha sonra devam ederim diyerek yarıda bıraktım. Kozmik nihilizmi damarlarınızda hissetmek isterseniz kaçırmayın.

The Sinking City (2019)

“The Sinking City”, Frogwares tarafından geliştirilen ve H.P. Lovecraft’ın eserlerinden esinlenen bir dedektiflik oyunudur. Charles Reed adındaki özel dedektifin, Oakmont adlı batmakta olan bir şehirdeki doğaüstü olayları araştırdığı bu oyun, geniş ve keşfedilebilir bir açık dünya sunar. Oyuncu, şehrin gizemlerini çözmeye çalışırken, kendi akıl sağlığını da korumak zorundadır. Lovecraftian temaların ve kozmik korkunun yoğun bir şekilde işlendiği The Sinking City; atmosferi, hikaye anlatımı ve dedektiflik unsurlarıyla dikkat çeker. Biraz cerezlik de olan bu oyun çok yeni bir şey göstermese de insan başlayınca bırakamıyor.

Call of the Sea (2020)

“Call of the Sea”, Out of the Blue Games tarafından geliştirilen ve Lovecraftian esintiler taşıyan bir macera oyunudur. 1930’larda geçen bu hikayede, Norah adındaki bir kadının kayıp kocasını bulmak için Pasifik Okyanusu’ndaki gizemli bir adaya yaptığı yolculuk anlatılır. Oyuncu, bulmacalar çözerek ve adayı keşfederek, hem Norah’ın hem de adanın sırlarını açığa çıkarmaya çalışır. Güzel grafikleri, etkileyici hikayesi ve duygusal derinliği ile dikkat çeken Call of the Sea, kozmik korku unsurlarını daha hafif bir şekilde sunar, ancak bilinmeyenin yarattığı tedirginliği başarıyla yansıtır. 1 akşamda bitirilecek puzzle oyunlarından. Sanat tasarımı ve hikayesi harika. Özellikle finali öyle kalbe dokunuyor ki sormayın.

The Shore (2021)

“The Shore”, H.P. Lovecraft’ın eserlerinden ilham alan ve tek kişilik bir geliştirici olan Ares Dragonis tarafından yaratılan bir korku oyunudur. Oyuncu, kaybolan kızını bulmak için gizemli ve tehlikeli bir sahilde dolaşan Andrew adında bir adamın kontrolünü alır. Bu sahil, kozmik varlıklar ve tuhaf olaylarla doludur. Oyunun atmosferi, Lovecraftian dehşetin ve bilinmeyenin korkusunu mükemmel bir şekilde yansıtır. Güçlü görselleri ve derin hikayesiyle The Shore, kozmik korkunun etkileyici bir temsilcisidir. Cthulhu Mitosunun en önemli temsilcilerinden diyebilirim. Özellikle dar mağaralardan çıkıp denize kavuşmanın rahatlamasını yaşayacakken Lovecraft’ın devasa varlıklarıyla karşılaşmak gerçekten dizlerimi titretti. 

Bu oyunların beni en mutlu eden taraflarından biri de Türk yapımcıların iki adet oyununun bu listede ve dünya genelinde de en beğenilenlerde kendine yer bulması. Umarım daha fazla türde daha fazla oyun da görürüz. 

Okuduğunuz için teşekkür ediyor ve yeni dosyalarda buluşmak üzere diyorum. Hoşçakalın.

1987 yılında Eskişehir'de doğdum. Yerel gazetelerde sinema yazıları yazdım. Arkadaşlarımla Getik Fanzini çıkarttım. Sonrasında basılı neşriyat serüvenime son verip podcast mecrasına geçiş yaptım. 2019 yılından bu yana Kat3Daire5 podcastte ve Kat3Daire5 YouTube kanalında içerik üretiyorum.

Bir Cevap Yazın

Korku101 sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin