Korku Sözlüğü

Analog Korku ve Diğerleri

Gecenin bir yarısı uyku tutmamış YouTube’un derinliklerinde geziyor ve uykunuzu getirecek o videoyu arıyorsunuz. Karşınıza garip bir şey çıkıyor. 90’lardan kalma gibi görünen bu video film desen değil, tanıtım desen değil. Bu video gerçekten var mı yoksa önünüzde ekran açıkken uyuya kaldınız ve beyniniz size bir oyun mu oynuyor? İzlediğiniz esnada sıçratmayan ancak sonrasında ışıkları açtıran ve ziyadesiyle rahatsız olduğunuz bu şey de ne?

Korku alt türleri ile haşır neşirseniz “Buluntu film(Found Footage) gibi bir şey olmalı.” demiş olabilirsiniz. Evet doğru cevaba çok yaklaştınız. Bu buluntu gibi bir şeye benzeyen eserlerin türü Analog Korku! 

Korku janrı, çok muğlak sınırlara sahip. Korku severler de “Korku mu, gerilim mi?” gibi en genel ayrımların dışında alt türleri arasında da “slasher mı, splatter mı?” “Hatta bu slasher bir teen slasher mı?” gibi tartışmalara alışkın. İşte analog korku – buluntu film ayrımı da daha çok içerik değil teknik bir ayrım gibi düşünebiliriz. “Ben hiç birini bilmiyom ki kardeş sen ne anlatıyorsun?” Diyorsanız eğer sizi şuradan buluntu film yazımıza alalım. 

Analog Korku Nedir?

Analog korku, dijital çağın ortasında nostaljik medya formatlarını kullanarak korku yaratan relatif olarak yeni bir alt türdür. Bu tür, VHS kasetleri, eski televizyon yayınları, vintage reklamlar ve analog teknolojilerin görsel estetiğini kullanarak geçmişin tanıdık ama rahatsız edici bir versiyonunu yaratır. Analog korkuda temel prensip, tanıdık olan şeyleri yabancılaştırarak tekinsiz vadi(uncanny valley) etkisi yaratmaktır. Nedir bu tekinsiz vadi derseniz Wikipedia linkini bırakalım. 

Bu türün gücü, korkuyu toplumsal hafıza ve nostalji üzerinden işlemesidir. İzleyici, çocukluk anılarında güvenli hissettiği medya formatlarını gördüğünde önce rahatlar, ardından bu tanıdıklığın bozulmasıyla derin bir rahatsızlık yaşar. Analog korku, liminal spaces kavramıyla da yakından ilişkilidir – aşina olduğumuz ama bir şekilde “yanlış” hissettiren mekanlar ve durumlar yaratır. Şimdi de bu tarz içeriklerde sıkca karşımıza çıkan ve hatta birbiri ile karıştırılan diğer alt türleri anlatalım. 

Kurgu Dışı(Unfiction) Nedir?

Kurgu dışı, geleneksel kurgu anlatımının sınırlarını aşan, gerçeklik ile kurgu arasındaki çizgiyi kasıtlı olarak bulanıklaştıran bir hikaye anlatımı biçimidir. Bu yaklaşımda yaratıcılar, hikayelerini sanki gerçek olaylar, belgesel kayıtlar veya tarihi materyallermiş gibi sunarak sürükleyici bir deneyim yaratırlar.

En önemli özelliği, izleyici/okuyucuyu hikayenin bir parçası haline getirmesidir. Bu türde hikaye dünyasının içinde var olan unsurlar kullanılarak anlatı inşa edilir. Bir kurgu dışı projesinde karşılaştığınız video, belge, fotoğraf ya da kayıt, o kurgu evrenin organik bir parçası olarak sunulur ve siz de bu evrende yaşayan biri olarak bu materyalleri keşfettiğiniz hissine kapılırsınız.

ARG (Alternate Reality Game) Nedir?

ARG, birden fazla mecra kullanarak interaktif bir hikâye anlatımı sunan, oyuncuların katılımıyla ilerleyen kurgulardır. Bu oyunlarda hikâye sadece tek bir yerde anlatılmaz; internet siteleri, sosyal medya hesapları, telefon numaraları, gerçek mekânlar ve hatta günlük hayata gizlenmiş ipuçlarıyla çok katmanlı bir yapı oluşturulur.

ARG’lerin en önemli özelliği, kolektif akıl mantığıyla çalışmasıdır. Katılımcılar, bulmacaları çözmek, gizemleri aydınlatmak ve hikâyeyi ilerletmek için bir araya gelir. Forumlarda, sohbet gruplarında teoriler üretir, ipuçlarını paylaşır. Böylece topluluk, hikâyeyi sadece izleyen değil, aynı zamanda şekillendiren bir parça hâline gelir.

Korku türündeki ARG’ler özellikle daha etkilidir. Çünkü doğaüstü ya da paranormal unsurlar, insanların güvenli alan olarak gördüğü dijital dünyaya sızar. Bu da geleneksel korku hikâyelerinin kolay kolay veremeyeceği bir güvensizlik ve kırılganlık hissi yaratır.

Kayıp Medya (Lost Media) Nedir?

Zaman içinde kaybolmuş, yok olmuş ya da artık ulaşılamaz hâle gelmiş medya içeriklerini ifade eder. Bu; bir daha bulunamayan filmlerden, yayından kalkmış televizyon programlarına, kayıp müzik albümlerinden unutulmuş video oyunlarına kadar uzanır. Böyle bir fenomenin ortaya çıkmasının en büyük sebebi, dijital arşivleme konusunda yaşanan eksiklikler ve analog kayıtların kırılgan yapısıdır.

Korku açısından “lost media”yı özel kılan şey ise tam da bilinmeyene duyulan o garip korku ve merak duygusu. Var olduğunu biliyoruz ama asla göremiyoruz… Bu yüzden zihnimiz, o kayıp içeriğin gerçeğinden çok daha ürkütücü bir versiyonunu kendiliğinden yaratıyor. Bu durum, korkuda en etkili unsurlardan biri olan “gösterilmeyen korku” prensibini birebir karşılıyor aslında.

Analog korku yapan bazı yaratıcılar da bu psikolojiyi tersine çeviriyor. Sanki yıllardır kayıp olan, eski dönemden kalma gizemli bir içerik bulmuşsun gibi hissettiren işler yapıyorlar. İzleyici hem “kayıp bir parçayı keşfetmiş” heyecanını yaşıyor, hem de bu içeriğin neden kaybolmuş olabileceğine dair rahatsız edici ipuçlarıyla karşılaşıyor.

Dijital Korku

Dijital korkuyla analog korku arasındaki temel fark aslında sadece teknoloji. Analog korku VHS, Betamax kasetler ya da film bantları kullanılırken, dijital korkuda SD kart, USB bellek, internet videoları ya da flash oyunlar kullanılır.

Şimdi… bu noktada çok da kasmaya gerek yok. Toz içeceğe marka fark etmeksizin “oralet” dediğimiz gibi, hepsine topluca “analog korku” desek dünyanın sonu gelmez. Elbette buna itiraz edecek, “Ama dijital olan ayrı bir tür!” diye çıkışacak olanlar olacaktır. Haklılar da. Ama bence bu kadar huysuz olmaya gerek yok. Çünkü istesek de istemesek de bu türler birbirine karışacak. 

“Şimdi, sürprizbozan vermeden; hatta dvd kapaklarının arkasındaki tanıtım yazıları tadında, bu alt türlerin en özel örneklerini sıralayayım.”

Analog Korkudan Örnekler

  • Local 58 → Uykusuz bir gecede televizyonunuzu açıyorsunuz ve karşılaştığınız şey normal bir yayın değil. Haber bülteni gibi görünen, hatta bazen çocuklara yönelikmiş izlenimi veren bu yayınlar, kısa süre sonra çok daha uğursuz bir şeyin ipuçlarını veriyor. Local 58, izleyicinin gündelik hayatında en güvenilir bulduğu araçlardan biri olan televizyonu, bilinmezliğin sesi hâline getiriyor.
  • Gemini Home Entertainment → Başlangıçta sıradan bir doğa belgeseli gibi görünüyor. Ağaçlar, hayvanlar, doğa olayları… Ancak izledikçe bu görüntülerin aslında bambaşka bir anlamı olduğunu fark ediyorsunuz. Kozmik varlıkların, insanlığın anlayamayacağı büyüklükte bir tehdidin ipuçlarını veren bu seri, “doğa” dediğimiz şeyin düşündüğümüz kadar masum olmayabilir mi?
  • The Mandela Catalogue → Normal görünen insanların yüzlerinde, seslerinde, tavırlarında garip bir kayma olduğunu düşünün. Karşınızdaki kişi belki arkadaşınız, belki aileniz… ama aslında o değil. Bu seri, “Alternates” adı verilen varlıkların dünyamıza sızdığı fikri üzerinden ilerliyor. Bir kez fark ettiğinizde asla gözünüzün önünden gitmeyecek…

Dijital (2000’ler) Korku Örnekleri

  • Marble Hornets → YouTube’un henüz bu kadar profesyonel olmadığı dönemde ortaya çıkan Marble Hornets, el kamerasıyla çekilmiş basit videolardan oluşuyor. Ama işin içine Slender Man girdiğinde, sıradan bir öğrencinin film projesi bir kâbusa dönüşüyor. Kaybolan arkadaşlar, ansızın beliriveren uzun boylu varlıklar ve hiçbir yere varmayan ipuçlarıyla internetin ilk büyük korku fenomenlerinden biri hâline geliyor.
  • Ben Drowned → Çocukken çok sevdiğiniz bir oyunun kartuşunu ikinci el alıyorsunuz. Ancak oyunun içinde daha önce görmediğiniz garip şeyler var. Karakteriniz sürekli ölüyor, ekranda tuhaf yazılar beliriyor. “BEN drowned” cümlesi tekrar tekrar karşınıza çıkıyor. İnternetin en güçlü creepypastalarından biri olan bu hikâye, masum bir video oyununun bile şeytani bir kapı olabileceğini düşündürtüyor.
  • Smile.jpg → Dolaşımda olan tek bir fotoğraf… kanlı dişlerini gösteren rahatsız edici bir köpek. Görüntüye bakanların hayatı bir daha asla eskisi gibi olmuyor, kâbuslarla dolu geceler başlıyor. Bir JPEG dosyasının bile lanet taşıyabileceğini düşündüren bu şehir efsanesi, internet çağının en ürpertici “dijital hayaletlerinden” biri hâline geldi.

Kurgu Dışı (Unfiction) Örnekleri

  • This House Has People in It → İlk bakışta sıradan bir güvenlik kamerası kaydı. Aile evinde gece gündüz devam eden sıradan sahneler… Ama dikkatli bakınca işler hiç de normal değil. İnsanların davranışlarındaki ufak tuhaflıklar giderek büyüyor, sonunda gerçeklik bükülmeye başlıyor. Bu proje, izleyiciyi evin içine hapseden ve gözünü ekrandan ayırdığında bile huzursuz eden bir deneyim sunuyor.
  • EverymanHYBRID → Bir grup genç, fitness üzerine eğlenceli videolar çekiyor. Takipçileriyle sağlık ipuçları paylaşıyorlar. Ancak arka planda bir şey var: gölgelerin arasında saklanan, adını dahi anmanın tehlikeli olduğu Slender Man. İzleyici, sıradan bir vlog izlediğini sanarken kendini bir korku mitosunun ortasında buluyor.
  • Daisy Brown → Daisy adında genç bir kız, evinde yalnız yaşıyor. Yalnız derken, aslında değil: yanında garip bir yaratık var. İlk başta biraz sevimli, biraz tuhaf gelen bu varlık, zamanla giderek rahatsız edici bir hâle bürünüyor. Daisy’nin anlattıklarıyla gördükleriniz birbirini tutmamaya başladığında ise, bu vlog’un bir kabusa dönüştüğünü fark ediyorsunuz.

Kayıp Medya (Lost Media) Örnekleri

  • Candle Cove → İnsanların çocukken izlediğini sandığı ama aslında hiç var olmayan bir çocuk programı… Forumlarda “hatırlıyor musunuz?” diye başlayan sohbetler, kimsenin tam olarak aynı şeyi hatırlamadığını gösteriyor. Belki bir korsan yayındı, belki topluca görülen bir halüsinasyon. Candle Cove, nostaljiyle korkuyu mükemmel şekilde harmanlayan bir örnek.
  • 1999 → Eski bir çocuk kanalını hatırladığınızı düşünün. Fakat programlar rahatsız edici derecede tuhaf. Kuklalar doğru bakmıyor, skeçler olması gerektiğinden daha karanlık. Zamanla o kanalın sadece eğlence değil, bambaşka amaçlara da hizmet ettiğini fark ediyorsunuz. 1999, kaybolmuş bir yayın fikrini ürpertici bir hikâyeye dönüştürüyor.
  • Suicide Mouse.avi → Disney’in sevimli maskotu Mickey Mouse’un eski bir kısa filmini buluyorsunuz. Ancak bu filmde Mickey karanlık sokaklarda amaçsızca dolaşıyor, görüntü giderek bozuluyor ve sonunda dayanılmaz bir hâl alıyor. Bir “kaybolmuş çizgi film” fikrinin nasıl rahatsız edici bir şehir efsanesine dönüşebileceğinin en çarpıcı örneği.

ARG (Alternate Reality Game) Örnekleri

  • I Love Bees (2004) → İlk başta sıradan bir bal sitesi gibi görünüyordu. Ancak sayfanın içine gizlenmiş mesajlar, oyuncuları tüm dünyada payphone’lara, gizli şifreli çağrılara ve Halo 2’nin gizemli tanıtımına götürdü. İnterneti gerçek dünyayla kusursuz şekilde harmanlayan ilk büyük ARG olarak tarihe geçti.
  • The Sun Vanished (2018) → Twitter’da açılan bir hesap, “güneş kayboldu” mesajıyla başladı. Gönderiler arttıkça takipçiler kendilerini karanlığa gömülmüş, istilacı varlıkların kol gezdiği bir dünyanın içinde buldular. Gerçek zamanlı paylaşımlarla ilerleyen bu ARG, sosyal medyayı distopik bir korku evrenine dönüştürdü.
  • Wyoming Incident (2006) → Bir televizyon yayınını ele geçirmiş gibi görünen rahatsız edici video, izleyenleri yıllarca süren bir bulmacanın içine çekti. Garip yüzler, şifreli metinler ve internete dağılmış ipuçları… Bu ARG, tek bir “bozulmuş yayın” estetiğinin bile insan zihninde sonsuz ihtimaller doğurabileceğini kanıtladı.

Mutlaka sizin de “şu da listede olmalı, bu da mutlaka yer almalı” dediğiniz yapımlar vardır. Bunları bize belirtirseniz çok seviniriz bizim için de keşif olur. Son olarak şunu da eklemeliyim. Bu amatör, düşük bütçeli işleri stüdyo yapımı filmlerden ve dizilerden daha çok seviyorum çünkü filmler, senaryolar tekdüze oldu yeni bir şey yapılmayacak diye korkmanın beyhude olduğunu bize gösteriyor ve bu sınırsız yaratıcılıklarıyla alkışlanmayı hak ediyorlar.

1987 yılında Eskişehir'de doğdum. Yerel gazetelerde sinema yazıları yazdım. Arkadaşlarımla Getik Fanzini çıkarttım. Sonrasında basılı neşriyat serüvenime son verip podcast mecrasına geçiş yaptım. 2019 yılından bu yana Kat3Daire5 podcastte ve Kat3Daire5 YouTube kanalında içerik üretiyorum.

Bir Cevap Yazın

Korku101 sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin