Folklorik Korku,  Şehir Efsaneleri

Eskişehir’deki cinli hamam vakası

2000’li yıllar ve sonrasında Türkiye’de ortaya çıkan şehir efsaneleri arasında popüler kültürde kendisine en çok yer bulan ve belki de en ilginç olan hikaye Eskişehir’deki cinli hamam olayı. Bu anlatıyı paranormal öğeler taşıyan diğer şehir efsanelerinden ayıran en önemli kısım ise, kulaktan kulağa yayılma konusunda diğer korkunç hikayelerden çok daha başarılı olması. Hatta bu anlatı öyle bir başarıya ulaştı ki kendisine dönemin en önemli talk show programlarından biri olan ve Şahan Gökbakar’ın sunduğu olan “Kime Diyorum Ben”in bir bölümünde bile bir skeçte yer verildi. Tabii bu kadar popülerleşmesi biraz korkutucu yönünün de azalmasına sebep oldu.

Kime Diyorum Ben isimli komedi programının Eskişehir’deki cinli hamam anlatısını konu alan bölümü.

Fakat kitlesel iletişim araçlarının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde sanki 1900’lü yılların başındaymışızcasına ağızdan ağıza yayılan bir korku hikayesi olması ve tamamen kent merkezinde geçmesi bu anlatıyı bizim için üzerinde durmaya değer kılıyor.

Nedir Bu Cinli Hamam Efsanesi?

İnternette “Eskişehirdeki cinli hamam” vb. aramalar yapıldığında karşımıza çıkan haberlerin genelde 2007 tarihli olduğu görülüyor.  Bu iddianın ortaya ilk çıktığı dönemde Eskişehir’de ortaokul ya da lise öğrenimi görenler, Hamamyolu bölgesindeki bir hamamda cinlerin görüldüğü ya da cinlerin bir kişiyi rahatsız ettiği, tellaklardan birinin / hamamda çalışan herkesin ayaklarının ters olduğu yönündeki söylentilerin okulda konuşulduğunu hatırlayacaktır.  Yani, podcastte konuştuğumuz ve yine 2000’li yıllardan sonra ortaya çıkan 129 no’lu apartman, Antalya’daki perili ev vb. iddialarının aksine bu olay gerçekten halk arasında kulaktan kulağa yayılarak büyümüş bir şehir efsanesi. 

Söylentiyi kısaca özetleyecek olursak; ismi bilinmeyen bir şahsı bir gece vakti söz konusu termal hamama gidiyor. Tellak kendisini keselerken daha önce duymadığı bir dilde bir şeyler mırıldandığını fark ediyor. İsmi bilinmeyen şahıs bir süre sonra bu mırıldanmalardan tedigin oluyor ve tellakın ayaklarının ters olduğunu fark ediyor. Korkarak kaçmaya çalışıyor fakat termal otelin lobisindeki diğer görevlilerin de ayaklarının ters ve görüntülerinin korkunç olduğunu fark ediyor.  Daha sonra kendisini polis karakoluna atıyor. Bazı küçük farklılıklar da olsa, o dönem Eskişehir’de yaşayan birçok insan bu iddiayı mutlaka bir şekilde duymuştur. Yazının başında dediğimiz gibi komedi programlarına konu olacak kadar ünlü oldu bu söylenti. 

Bir Şehir Efsanesi Nasıl Doğdu?

Peki bu cinli hamam efsanesi neye dayanıyor? Akıllara gelen ilk ihtimal bunun belki de şu an ismini vermek istemediğimiz, olayın geçtiği iddia eden hamamın rakipleri tarafından ortaya atılmış olması. Zira, bu iddia ortaya atıldıktan sonra Eskişehir Müftülüğü’nün iddianın asılsız olduğuna dair fetva vermesinin yanı sıra, Eskişehir Ticaret Odası bile iddiaları bir açıklamayla yalanlamak zorunda kalmıştı. İddiaların 2007 yılı için ne boyutlara ulaştığı buradan da anlaşılabilir. Fakat podcastte de konuştuğumuz gibi bu iddianın akla yatmayan bir kısmı var.  Bu iddia ortaya atıldıktan sonra şehirde o kadar hızlı şekilde yayıldı ki dönemde yapılan başka bir haberde Eskişehir’deki bir otel yöneticisinin anlattıklarına göre, insanlar oteli arayarak konuyla ilgili bilgi istiyordu ve hamama gitmeye korkar hale gelmişlerdi. Yani eğer amaç rakip bir işletmeyi yıpratmaksa bu çaba başarısız oldu zira insanlar sadece bir hamama değil genel olarak hamama gitmeye korkar oldu. 

Ticari bir karalama da olsa, olayın buralara gideceğini tahmin etmeyen bir kişinin arkadaşlarına sıktığı anlık bir palavra da olsa , garip bir reklam çabası da olsa anlatı anlatıdır ve bu şehir efsanesi kulaktan kulağa yayılma konusunda kendisini ulusal boyutta duyuracak derecede başarılı oldu. Sözlerimizi bitirmeden bu ticari karalama kampanyası iddiasını ve başka teorilerimizi konuştuğumuz podcast bölümümüze buradan ulaşabileceğinizi hatırlatalım. Ayrıca bu tip anlatıların neden genelde hamam ve diğer sulak yerlerde geçtiğine dair sohbetimizi ve daha fazlasını da yine Kat 3 Daire 5 podcastin ilgili bölümünde bulabilirsiniz. Bu meşhur efsaneye dair yaptığımız ve podcastin ilgili bölümünün başında okuduğumuz Halis Hamamı isimli kurmaca metni de aşağıda bulabilirsiniz… 

Halis Hamamı

Çok yorulmuştum, bir o kadar da kirlenmiştim. Terime yapışan tozlar gözlerimi bile yakıyordu. Zahireci deposunda çalışmanın en zorlu kısmı bu ayda bir tekrarlanan mal kabul geceleriydi. Zaten bunun dışında pek de zorlu bir tarafı yoktu. Fakat bu zamanlar gerçekten yıpratıcı oluyordu. Ancak keyfine düşkün biri olarak ben bunu da güzelleştirmenin yolunu bulmuştum. Gece tırlar gelir ve mal indirme, depoya dizme, sayım vs. işlerinin bitmesi sabaha kadar sürerdi. İş bittiği gibi hamamın yolunu tutardım. Hamam çoktu burada adı üzerinde Hamamyolu idi buranın adı ama ben onca hamamın içinde illa ki Hâlis hamamına giderdim. Şahane bir yer olduğundan değil, babadan kalma alışkanlık herhalde. Rahmetli beni hep buraya getirirdi. Önce bir güzel yıkanır, keselenir ardından camegâhta gazozumu içerdim. Sonra da çıkar ve börekçide alırdım soluğu. Ardından da eve gider kafayı vurur uyurdum. Yine böyle yorucu bir mesaiyi keyifle sonlandırmaktı planım ancak yaşadıklarımdan sonra bu saydığım şeyler benim için ancak dehşetin hatırlatıcısı olabilirdi. 

Hamamın kapısından girdim ve Selamun aleyküm Akif abi dedim. Cüzdanımı telefonumu masaya bıraktım. Normalde neşeli ve şakacı bir insan olan Akif abi bu kez sessizdi. Halini hatrını sormaya yeltendim ancak anahtarı verdiği gibi arkasını döndü. Uzatmadan yanından ayrıldım,  terlikleri aldım ve camegaha gittim. Kimsecikler yoktu. Bu saatlerde hamamın müdavimi olan dayılar ve dedeler çoktan yıkanmış ve burada muhabbete başlamış olmalılardı. Ben de onlara bakıp kaçta kalkıp geldiklerini falan düşünüp hayret etmeliydim. Fakat dediğim gibi çalışanlar bile yoktu. Terlikleri giydim, havuları aldım ve alt kata indim. Peştemalci de yerinde yoktu fakat çok da sıkıntı değildi çünkü ben sevmediğimden hamama şortla girmeyi tercih ediyordum. Bu garip sessizlikte daha fazla vakit kaybetmek istemedim ve hamamın kapısını açtım. Gördüğüm manzara karşısında hayretler içerisinde kalmıştım. Yukarısı ne kadar boşsa burası o kadar kalabalıktı. Havuz insan kaynıyordu. Kirlenmiştir bu havuza girilmez artık dedim ve boş bir yer aradım. Bu esnada bir tanesi havuzdan çıktı ve yanımdan geçti. Gözüm ayaklarına takıldı. İlk başta buhardan ne olduğunu anlayamamıştım ama dikkatlice baktım ve ayaklarının ters olduğunu fark ettim. Adam baktığımı fark edince gözlerini bana dikti. Ben korku ve şaşkınlıkla gözlerimi kaçırdım ve arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde karşılaştığım manzara beni daha da korkuttu. Herkes havuzdan çıkmıştı ve bana bakıyordu. Hepsinin ayakları tersti. Hareket etmiyorlardı. Ben de edemiyordum. Bağırmak istiyordum ancak sanki bir el ağzımı kapatıyordu. Bir anlık hışımla kapıdan çıktım ve koşar adımlarla üst kata çıkmaya çalıştım. Çıplak ve ıslak ayaklarım mermer basamaklarda kaydı ve aşağıya yuvarlanıp başımı mermer zemine vurdum. Gözlerimi açtığımda yerde yatıyordum. Hamamın kapısı aralıktı ve içerisi gözüküyordu. Kimsecikler yoktu. Bir hışımla ayağa kalktım ve daha dikkatli ama çabuk adımlarla merdivenlerden çıktım. Camegaha girer girmez kıyafetlerimin olduğu dolaba gittim ancak dolabın kapısı açıktı ve içi boştu. Akif abi diye bağırarak hamamın giriş kısmına koştum. Akif abi özüne dönmüştü ve sabahki halinin aksine neşeliydi, bana baktı ve gülerek  “Hayırdır yeğenim ne oldu? Don paça çıkmışsın.” dedi. “Akif abi, adamlar var aşağıda ayakları ters.” dedim heyecanlı bir şekilde. Akif abi güldü ve “Heee onlar benim ahbablarım yahu ne korkuyon. Ayakları nasıl ters? Böyle mi?” Diyerek bana ayaklarını gösterdi. Görür görmez dışarıya doğru koştum ve kapıdan çıkarken Akif abi beni sağ omzumdan tutup durdurmaya çalışsa da kurtulmayı başardım ve kendimi sokağa attım. Tüm dükkanlar kapalıydı ve kimsecikler yoktu. Ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. soluğu tramvay durağının orada aldım ve durağın arkasındaki büfenin açık olduğunu görüp oraya sığındım. Bir daha ne hamama gittim. Ne de o hamamın önünden geçtim. Yıllar önce yaşamama rağmen bu olayı asla unutamadım. Nasıl unutayım; sağ omzumdaki yanık lekesi hala duruyor ve arada bir hala alazlanıyor. 

Ağustos 2020'den beri sürdürmekte olduğumuz korkunç halk inanışları, şehir efsaneleri, memoratlar ve bunların sinemaya, edebiyata yansımaları konulu podcast.

Korku101 sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et